Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

BİHTER ZİYAGİL PSİKANALİTİK DEĞERLENDİRME

Aşk-ı Memnu, Halit Ziya Uşaklıgil’in döneminin ses getiren eserlerinden biri olmasıyla beraber günümüze kadar etkililiği hala devam etmektedir. Filmiyle, dizisiyle dikkatleri üzerine çeken Aşk-ı Memnu; karakterleriyle, müzikleriyle, hikayesiyle, ekrana yansıtılan derin hissiyle hala ekranlarda rekor kırmaktadır. Bu kadar sevilmesinin nedenlerinden bir tanesi de duyguyu ekrana gerçekçi bir yaklaşımla yansıtabilmeleridir. Öyle ki sadece Bihter ve Behlül’ün tutku dolu yasak aşkının yansımasından ziyade tüm karakterlerin duygusu izleyiciye geçmiştir. Özellikle Bihter Ziyagil karakteri diziye: sözleriyle, kıyafetleriyle, duruşuyla, aşkı yaşayış şekliyle, annesiyle olan ilişkisiyle, kök aile dinamikleriyle damga vurmuştur.

Tanzimat’ın ilânından sonraki dönemde ortaya konulan yenileşme dönemi romanları arasında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen Aşk-ı Memnu, Halit Ziya Uşaklıgil’in en başarılı romanlarından biri olarak kabul edilir. Batılı anlamda romancılığın başlangıcı olarak kabul edilebilecek olan Aşk-ı Memnu, şimdiye kadar farklı açılardan değerlendirmelere tabi tutulmuştur. Bu makalede romanın insan psikolojisine değinen tarafları değerlendirilecektir.

Yazarın yetiştiği aile ve çevresi, içinde bulunduğu edebî muhit düşünüldüğünde Uşaklıgil’in özellikle kadın psikolojisine nasıl bir dikkatle eğildiği anlaşılabilir. Psikanaliz, Sigmund Freud tarafından bilinçaltına yönelik yapılan çalışmalar sonucunda ortaya konulan bir kuramdır. Bu kuram, “sanatçının kimliği ve yapıtının ne olduğu konusunda bir iç bakışı gerçekleştiren” (Cebeci, 2004: 70) ve bunu yaparken de bilinçaltı öğelerini kullanan bir yaklaşıma sahiptir.

BİHTER KARAKTERİNİN FİRDEVS HANIM’A DUYDUĞU YOĞUN NEFRET

Bihter annesinin bireysel hayatındaki kötü ahlaki yapısı ve yaşayış biçimi olarak kendi emellerini ön planda tutan bir kişilik olduğundan sebep toplum içerisinde Melih Bey Takımı olarak anılmaktadır. Bihter karakterinin annesiyle yaşadığı ilişkide “kötücül hayır” olarak değerlendirilebilecek bir durum söz konusudur. Lichtenstein’ın, anne ve babasıyla yeterince sıcak bir iletişim kuramayan çocukların kişilik gelişimi açısından kalıcı bozukluklarla karşılaştıkları gerçeğinden hareket ederek “kötücül hayır” (Cebeci, 2004: 105) olarak nitelendirdiği bir psikolojik durum vardır.

Bihter’in varlığı anne figürü tarafından reddedilen, görülmeyen ve duygularına karşılık bulamayan bir durumdadır. Annesiyle olan ilişkisi rekabet, hırs, düşmanca tutum, intikam ve nefret duyguları üzerine kuruludur. Bihter’in babasının ölümünün nedeni ise; Firdevs Hanım’ın yasak aşkından kaynaklıdır. Bu duruma şahit olan Bihter, annesine karşı yoğun nefret duygusunu daha da derinden yaşamaya başlamıştır. Bihter’in annesine duyduğu büyük nefret “Elektra Kompleksi”ni oluşturmaktadır.

Freud (1996), Psikanalize Toplu Bakış adlı makalesinde kız çocuğun kendisini penisten yoksun dünyaya getirdiği için annesine nefret duyduğunu ve annesiyle özdeşleşerek onun yerini almaya çalıştığını söyler. Böylelikle de aralarındaki rekabet başlamış olur (s. 141). Daha önce de belirtildiği gibi bu kıskançlık süreç içerisinde normal bir yetişkinliğe de uzanabilir veyahut bir travma halinde kalıp kişinin tercihlerini de etkileyebilir.

(… aynı metin düzenlenmiş şekilde devam eder …)

BİHTER’İN İNTİHARI

Bihter’in intihar etme sürecindeki ilk yıkılışı, sevdiği adam tarafından annesi gibi olduğunu duymaktı ve bu cümleleri karnında bebeği varken yani bir anne iken duymak Bihter’i intihar yoluna sokmuştur. Bihter’in hazzı ve sevgi doyumu tamamen ortadan kalktığında derin bir boşluk hissetmektedir. Ve bu boşluk ise hazzın-dürtülerinin sonuçlarını yarattığı duyguları yönetemez hale getirmektedir. Çünkü ortada güçlü bir benlik (ego-denge-sarsıcı gerçeklik ile yüzleşmeye güç bulamamak) bulunmamaktadır. Bu da Bihter’in yoğun hissettiği süperego (vicdan, pişmanlık, çaresizlik vb.) cezalandırmasıyla son bulmaktadır.

Katlanamadığı acı çaresiz bir cezalandırılmayla son bulacaktır. Freud intiharı, benliğin üst benlikten bağışlanma isteği olarak açıklar ve üst benliğin içgüdüleri yok etmeye yönelik çabasından ve acımasızlığından bahseder (Freud, 1923). Bihter’in intiharı, haset duyduğu annesi gibi eşine sadakatsiz davrandığı için onu cezalandıran bir üst benliğin yaratısı ve bu cezalandırıcı üst benliğin, benliği kendini yok etme isteğine sürüklemesiyle açıklanabilir.

KAYNAKÇA

Freud, S. (1923). The Ego and the Id and Other Works. C:19, London, Hogart Press.
Cebeci, O. (2004). Psikanalitik Edebiyat Kuramı. İstanbul: İthaki Yayınları.
Freud, S. (1996). Psikanalize Toplu Bakış. Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış (Çev.: K. Şipal). (s. 75–157). İstanbul: Cem Yayınevi.
Topçu, H. (2017). Psikanalitik Bir Okuma Denemesi: Elektra Kompleksi Işığında Aşk-ı Memnu.
Jung, C. G. (2015). Dört Arketip. İstanbul: Metis Yayınları.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar