Salı, Ekim 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aşk mı Takıntı mı? Limerence’ın Sessiz İstilası

“Gün boyu zihnim onunla meşgul. Sürekli ondan gelecek bir mesajı, aramayı bekliyorum. Sanki ruh halim onun ilgisine bağlı. Bir bakışıyla kendimi dünyanın en özel insanı gibi hissediyorum, sonra yok oluyor ve ben dipte hissetmeye başlıyorum.” Bu cümleler tanıdık geldiyse, limerence yaşıyor olabilirsiniz. Arzuladığınız kişi, hislerinizden haberi dahi olmayan biri ya da kısa bir süre romantik etkileşim kurup yollarınızı ayırdığınız biri olabilir. Adını koyamasanız da artık hayatınızda bile olmayan birinin hayaletiyle aylardır, belki de yıllardır yaşıyor ve buna anlam veremiyor olabilirsiniz. Bu yazıda, literatürde henüz yeni yer bulmaya başlayan limerence kavramına daha yakından bakacağız.

Limerence’a Genel Bir Bakış

Limerence kavramı, 1970’li yıllarda ilk olarak Dorothy Tennov tarafından ortaya atılmıştır. Her yaşta görülebilmekle birlikte, en sık genç yetişkinlerde görülür. Limerence, birine karşı yoğun arzu ve duygusal karşılık alma isteğiyle karakterize, bağımlı-takıntılı aşk olarak ifade edilebilir. Yaşanılan limerence deneyimi gerçek aşkla karıştırılabilir. Limerence, kişinin gerçeklikten kopuk şekilde, idealize ettiği limerent nesneyle sürekli olarak meşgul olduğu bir psikolojik sorundur. Limerent nesne, arzu edilen kişi, diğer bir deyişle tutku nesnesidir. Adından da anlaşılacağı üzere kişi, burada sadece bir tutku nesnesi işlevi görür. Çünkü limerence yaşayan birey, karşısındaki kişiyi çoğu zaman gerçekten tanımaz. Kişinin gerçek kimliğine değil, kendi zihninde yarattığı kimliğine arzu duyar ve kişiyi idealize eder.

Limerence’ın idealizasyonunu, Shakespeare’in şu sözü oldukça iyi özetler: “Beğendiğimiz bir bedene, istediğimiz ruhu koyup buna aşk diyoruz.” Gerçek aşkta ise karşımızdaki insanı zamanla tanır, kusurlarını görür, kabul eder, emek ve zaman harcayarak gerçek bir ilişki inşa ederiz. Limerence’ın aksine aşk, zamanla derinleşir, olgunlaşır.

Limerence’ın Karakterize Olduğu Üç Temel Belirti

  • Takıntılı Düşünme
    Limerent nesneye yönelik takıntılı düşünme hali en temel belirtilerdendir. Kişinin zihni, sürekli olarak o kişiyle ve ondan almayı hayal ettiği duygusal karşılıkla meşguldür. Kişi, ufak bir etkileşim anını tekrar tekrar zihninde oynatır, hoşlandığı kişinin söylediklerini, söylemediklerini, her bir davranışını uzun uzun düşünür ve kendisine yönelik anlamlar çıkarmaya çalışır. Takıntılı düşünme hali zamanla stalk davranışlarıyla ilerleyebilir.
  • Duygusal Bağımlılık
    Gün içindeki duygu durumunuz arzu duyduğunuz kişiye bağlı olarak değişiyor olabilir. Kişinin varlığı, yokluğu, ilgisi, ilgisizliği, araması ya da aramaması, tüm bunlar nasıl bir duygu durumu içinde olacağınızı belirleyen sayısız seçeneklerden birkaçıdır. Kişinin varlığında coşkun, enerjik hissederken, yokluğunda keyifsiz hissedebilirsiniz. Bir süre sonra iyi hissedebilmek için o kişiye ihtiyaç duymaya başlarsınız. Tıpkı madde bağımlılığı gibi. Madde varlığında kısa bir süre coşkun, enerjik hissederken, madde yoksunluğunda büyük bir düşüş ve keyifsizlik hali hüküm sürer. Bir süre sonra iyi hissedebilmek için bir sonraki dozu beklemeye başlarsınız. Günleriniz, kişiden gelen duygusal karşılığı almak ve bir sonrakini kaygı içinde beklemek arasında gidip gelen bir sarkaç gibi geçmeye başlar. Ve tüm bunlar zamanla duygusal tükenmeye yol açabilir.
  • Duygusal Karşılık Alma Arzusu
    Tutku nesnesinden duygusal karşılık almak en büyük arzunuz haline gelir. Onun da sizden etkilenmesi, onun gözünden görülebilmek, beğenilmek, onaylanmak için kendinizden ödün vermeye başlayabilirsiniz. Limerent nesne o kadar idealize edilmiştir ki onun tarafından onaylanmak, ilgisine ve sevgisine hak kazanmak için çabalamaya başlarsınız. Aradığınız onay, sadece o kişi tarafından verilebilecek, değerli bir şey gibidir.

Takıntılı Aşkın Anatomisi: Limerence Yaşıyorsanız Sebebi Ne Olabilir?

  • Güvensiz Bağlanma
    Erken çocukluk dönemlerinde, temel bakım verenle güvenli bir bağlanma gerçekleşmemiş, koşulsuz sevgi deneyimlenmemiş olabilir. Bu durumda kişi, sahip olduğu duygusal boşluğu hızlıca doldurmanın yollarını arar. Travmalara temas etmeden bu boşluğu doldurmanın en kolay yolu romantik ilişkilerle telafi etmektir. Sahte de olsa, arzuladığınız kişiden gelecek ilgi ve sevgiyle duygusal boşluğunuzu doldurmaya çalışıyor olabilirsiniz.
  • Geçmişteki Travmatik Deneyimler
    Travmalar çözülene kadar kendini tekrar etme eğilimindedir. Sadece sahne, zaman ve oyuncular değişir. O kişiden almayı arzuladığınız sevgi, çocukken anne ya da babandan almak için çırpındığınız sevgiye benziyor olabilir mi? Bağlanma travmalarına sahip kişilerde limerence’ın temel motivasyonu, geçmiş travmayı iyileştirme arzusudur. Çocuklukta alınamayan sevgi, yetişkinlikte romantik ilişkilerle telafi edilmeye çalışılır.
  • Temel İnançlar
    “Değersizim.” “Sevilmeye layık değilim.” “İnsanlar bana yeterince yaklaşırsa ne kadar kusurlu olduğumu anlar ve benden uzaklaşırlar.” gibi olumsuz temel inançlara ve bunlara eşlik eden reddedilme ve terk edilme korkularına sahip kişiler, gerçek ilişkilerden ziyade limerence gibi sahte ilişkilere yönelebilirler. Peki neden? Limerence yaşayan kişi, bağ kurma ve ilişki yaşama ihtiyacı hissetse de gerçek bir ilişki yaşamaktan ve bağlanmadan korkar. Onu dibe çeken değersizlik inançları ve terk edilme korkularıyla yüzleşmemek için sorunu karşı tarafa atfetme eğiliminde olurlar. Bu yüzden çoğu zaman duygusal olarak erişilmez narsist bireylere ya da fiziksel olarak erişilmez olan, bambaşka bir şehirde ya da ülkede yaşayan insanlara çekilebilirler. Böylece ilişki başarısız olduğunda, “Zaten narsist biriydi.”, “Bambaşka yerlerde yaşıyoruz. İlişkinin yürümemesi çok doğal.” gibi düşüncelerle durumu rasyonalize edebilirler. Limerence yaşayan birey, başlangıçta çok arzuladığı duygusal karşılığı aldığında ve gerçek bir ilişki ihtimali doğduğunda kaçma davranışı gösterebilir.

Hayalin Tuzakları: Limerence’tan Uyanmak

Küçük bir egzersiz yapalım. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi kocaman bir yemek masasında hayal edin. En sevdiğiniz yemeklerin hepsi orada; yemeklerin üzerinde tüten dumanı görüyorsunuz, buram buram yayılan kokular burnunuza çarpıyor. Belki çocukluğunuzdan kalan bir çorbanın kokusu, belki uzun zamandır aklınıza düşen bir yemek. Çatalı elinize alıyor ve yemeye başlıyorsunuz.

Gerçekten dikkatinizi bu imgeye verdiğinizde tükürük bezlerinizin salgı ürettiğini ve yutkunduğunuzu fark edeceksiniz. Az önce sadece o yemeği yediğinizi hayal ettiniz ama zihniniz gerçekten yemişsiniz gibi fizyolojik tepkiler verdi. Çünkü zihin gerçekle hayali ayırt edemez ve sadece hayal ettiğinizde bile dopamin salgılar. Limerence tam da böyle bir mekanizmadır. Hayalinizde yaşadığınız duygular, tıpkı yemeği hayal ettiğinizde olduğu gibi size keyif verir. Ancak şunu fark etmek gerekiyor ki keyif alsanız da o yemeği yemediniz ve hala açsınız. Limerence, kısa vadede keyif verse de uzun vadede duygusal olarak her zaman aç kaldığınız, ihtiyaçlarınızın karşılanmadığı sahte bir deneyimdir. Sizi gerçeklikten koparır. Gerçek aşkı deneyimlemek ise duygusal ihtiyaçlarınızın karşılandığı, olgunlaştıran, derin ve gerçek bir deneyimdir.

Beyza Türk
Beyza Türk
Beyza Türk Dokuz Eylül Üniversitesi Psikoloji bölümünü yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır. Çocuk, ergen ve yetişkin gruplarıyla çalışabilmek üzere çeşitli eğitim ve sertifika süreçleriyle uzmanlık alanını genişletmiştir. Psikolojiye olan tutkusu ve insan davranışlarını anlama merakıyla mesleğini severek icra etmektedir. İlgi alanları arasında bireysel danışmanlık, aile danışmanlığı, stres yönetimi ve psikolojik sağlamlık gibi pek çok konu yer almaktadır. Psikolojiye olan akademik ve mesleki ilgisini, yazıya olan tutkusuyla birleştiren Beyza Türk, Psychology Times Türkiye’de psikolojiye dair güncel ve bilimsel içerikleri okurlarla buluşturmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar